İletişimin en önemli adımının iyi bir dinleyici olduğu gerçeğine hep değiniyoruz. Ancak iyi bir dinleyici olmak için de önyargılarımızdan arınmak da bu adımın olmazsa olmaz bir gerekliliği şüphesiz. Her bireyin kendi tecrübeleri, değerleri ve edindiği bilgiler doğrultusunda sahip olduğu bir takım önyargılar vardır. İletişim kurarken de bu önyargılardan arınmak her zaman o kadar kolay olmayabiliyor.
Çoğumuzun, özellikle de heyecanlı bir tartışma sırasında, bir an önce olayları kendi perspektifinden anlatmak hatta bazen kendimizi savunmak için sabırsızlandığı durumlar olmuştur. Hatta bir şekilde konuşma fırsatı bulamadığımızda bu bizde gerginliğe yol açar. Böylelikle düşünmeden ve sadece kendi önyargılarımıza dayanarak konuşma ve bu sebeple de yanlış anlaşılma riski doğar. Eminim hepimizin belki de daha ağzımızdan çıkar çıkmaz pişman olduğumuz söylemlerimiz ve bu sözlerimiz yüzünden bozulan ilişkilerimiz olmuştur. Dürüst olmak gerekirse ben önyargılarım ve varsayımlarım sebebiyle iletişim kazaları yaşadım. Evet benim biraz heyecanlı ve fevri bir yapım var. Bunun ceremesini de az çekmedim tabii. Bilerek ve isteyerek olmasa da çok yakınlarımı defalarca kırmışımdır. Ya da yanlış anlaşılmalar, önyargılarım sebebiyle yok yere kendi kendime kırgınlıklar yaşadım. İşin kötüsü kırdıktan sonra bir de bu yüzden kendi kendime kızdım. Zaman içerisinde bunu değiştirmenin aslında tamamen bana bağlı olduğunu anladım. Aslına bakarsanız empati kurma becerim de azımsanamayacak kadar çoktur. Ama işte bir beceriye sahip olup hayatınıza uyarlamadığınız zaman çok da bir faydası olmuyor. Bunu fark ettiğim andan itibaren uygulamaya geçtim diyebilirim. Unutmamak gerekir ki iletişim karşılıklı bir olgudur ve empati kurarak, önyargılardan arınarak dinlemek etkili iletişimin en temel adımıdır. Çünkü önyargılarımızdan kurtulamadığımız müddetçe dinlemeden, anlamadan hüküm verme eğiliminde oluruz. Bu da sağlıklı iletişim kurmamıza engel olur. Ancak tabii ki önyargılardan, varsayımlardan arınmak, olaylara yalnızca kendi perspektifimizden değil, karşımızdaki kişinin gözünden değerlendirmek dışardan göründüğü kadar kolay değil. Sonuç olarak her birimizin içinde yetiştiği aileden ve kültürden öğrendiği bilgiler ve edindiği tecrübeler var. Üstelik bu edinilen bilgi ve tecrübeler zaman içerisinde kemikleşiyor. Ancak yine de öğrenmeye açık ve istekli olan herkes önyargılarından arınmayı başarabilir. Peki 5 adımda önyargısız dinlemeyi ve gerektiğinde dilimizi tutmayı nasıl başarırız?
1. Derin bir nefes al ve 30 saniye bekle
Bir konuşma hatta hararetli bir tartışma sırasında anın heyecanıyla dilimizi tutamamak ve ağzımızdan sonrasında pişman olabileceğimiz sözler kaçırmak çok olasıdır. Bunu engellemek ise yine bizim elimizde. Sonrasında pişman olacağımız, yanlış anlaşılmamıza yol açabilecek ve hatta ilişkilerimizi bozabilecek söylemlerden kaçınmak için dilimizi yüreğinin götürdüğü yere gitmesi için serbest bırakmak yerine, karşımızdaki kişinin söyledikleri düşüncelerimize ve duygularımıza taban tabana zıt olsa bile derin bir nefes alıp durmayı bilmemiz gerekiyor. Her ne kadar dilimizi tutmaki sabırla beklemek, ağzımıza geleni söylemekten daha zor olsa da, özellikle de bir kızgınlık veya öfke anında sakin kalmak ve ağzımızdan çıkacakları iyi değerlendirmek çok önemli. Büyüklerimizin de dediği gibi “Gırtlak dokuz boğumdur, sekizini yut birini söyle”. Ben bunu uygulamayı başardığımdan beri çok faydasını gördüm ve birçok gereksiz tartışmaya girmekten kendimi kurtardım diyebilirim.
2. Kibar ol ve dinle
Günden güne daha da şiddetli bir yer halini alan, agresif iletişimin toplumların bir çok seviyesinde hüküm sürdüğü günümüzde kibarlık daha da önem kazanıyor. Etkili ve doğru bir iletişim kurmak için kibarlık ve iyi bir dinleyici olmak söyleyeceklerimizden çok daha önemli. Kibar ve iyi bir dinleyici olmanın, kendini kibar bir şekilde ifade edebilmenin öğrenilebilir ve geliştirilebilir beceriler olduğunu unutmamak gerekir. Zaman alsa da bunu başarmanın zor olmadığını düşünüyorum. Kibar bir dil kullanarak mesajımızı karşımızdaki kişiye daha etkili ileteceğimize şüphe yok. Hem ne demişler? “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.” Açıkçası benim en çok önemsediğim noktalardan biri kibarlık. Kibarlığı elden bırakmamaya hep özen gösteririm ve karşımdaki kişiden de aynısını beklerim.
3. Açık görüşlü ol ve hemen savunmaya geçme
Her birimiz çoğunlukla bizimle aşağı yukarı aynı bakış açısına sahip bireylerle sosyalleşme eğilimindeyizdir ki bu da çok doğaldır. Ancak birinin bizden farklı bir bakış açısına sahip olması o insanı kötü ya da hatalı yapmaz yalnızca bizden farklı kılar. Maalesef çoğumuz özellikle de bir eleştiri söz konusu olduğunda hemen kendimizi savunmaya geçme ihtiyacı hissederiz ki bu benim hala zaman zaman düştüğüm tuzaklardan biri diyebilirim. Bu her ne kadar doğal bir refleks olsa da asıl yapmamız gereken karşımızdaki kişiyi sonuna kadar ve gerçekten dinlemek sonrasında onun da anlayacağı şekilde meramımızı anlatmak. Hem unutmamak gerekir ki herkes birbiriyle her zaman aynı fikirde olmak zorunda değil. Bununla birlikte başka görüş ve fikirlere açık olmak, değerlendirmek olaylara farklı bir bakış açısıyla yaklaşmamıza ve karşımızdaki kişiyi daha doğru anlamamıza yardımcı olabilir.
4. Bulunduğun ortamda çocuk varmış gibi düşün
Hepimiz çocukların yanında nasıl konuşmamız ve nasıl konuşmamamız gerektiğini biliyoruz diye düşünüyorum. Yani en azından bir çocuğun yanında bağırılmaması, küfür ve hakaret edilmemesi gerektiği konusunda hemfikir olduğumuz kanısındayım. Dolayısıyla bir tartışma veya kavga sırasında yanımızda durumdan etkilenebilecek bir çocuk varmış gibi düşünmek ağzımızdan çıkanları kontrol etmemize son derece yardımcı olabilecek bir yöntem diye düşünüyorum (sonuç olarak hararetli bir tartışmada öfkemizi, kırgınlığımızı kontrol edemediğimiz anlarda bu hataya düşme riski biraz artıyor). Yani daha basit şekilde söylemek gerekirse biriyle tartışırken, bir çocuğun yanında kullanmamaya özen göstereceğimiz söylemlerin ağzımızdan çıkıp gitmesine engel olursak kendimizi kontrol etmemiz çok daha kolay olacaktır.
5. Söylediklerin kayıt altındaymış gibi konuş
Konuşmasının kaydedildiğini düşünen bir bireyin daha dikkatli konuşma ve sözcüklerini daha özenli seçme eğiliminde olması son derece doğal bir reflekstir. Sonuç olarak aklı başında bir yetişkin konuşmalarının kaydedildiğini bile bile hakaret veya küfür etmez diye düşünüyorum. Dolayısıyla, söylemememiz gereken bir şeyi söyleme eğiliminde olduğumuzu hissettiğimiz anlarda konuşmamız kaydediliyormuş gibi düşünüp, ağzımızdan çıkacakları gözden geçirmek doğru iletişim kurmak açısından fayda sağlayacağı gibi ağzımıza geleni söylemek yerine daha çok dinlememize yardımcı olacaktır.
İyi ve açık görüşlü bir dinleyici olmak, önyargılardan arınmak imkansız değil ancak zaman, emek ve öz disiplin gerektiriyor. Ancak bu beceriye sahip olmak da iyi bir iletişimci olmanın en önemli gerekliliklerinden biri. Hep konuştuğumuz gibi iyi bir iletişimcinin ne söylediğinden önce nasıl dinlediği, karşısındakini ne kadar iyi gözlemlediği ve mesajını nasıl ilettiği önemlidir. Dünyanın en önemli ve en doğru bilgisini veriyor bile olsanız bunu karşınızdaki kişi veya kişilerin anlayacağı şekilde anlatmadıktan ve daha da önemlisi onların bakış açısını anlayamadıktan sonra verdiğiniz mesajın ne yazık ki bir önemi kalmıyor. Bunun yolu da gerekli durumlarda dilimize hakim olmak ve gerçek anlamda iyi ve kibar bir dinleyici olmaktan geçiyor. Peki sizin önyargılarla aranız nasıl? Önyargılardan kurtulmak için nasıl adımlar atıyorsunuz? Yorum olarak paylaşın hep birlikte tartışalım.
Comments