top of page

Etkili İletişimde Göz Ardı Edilmemesi Gereken 6 Teknik



İnsanlar sosyal varlıklar. Dolayısıyla çoğu zaman başarılarımızda, mutluluklarımızda da başkalarının payı önemli bir yer kaplıyor. Örneğin yaptığımız işin karşılığını müşterilerimizden, patronlarımızdan alıyoruz. Sanat alanında bir üretim yaptığımızda bile başarı hissimizin büyük bir kısmı başka insanlar tarafından beğenilmesine dayanıyor. Veya çoğu zaman başka insanlarla birlikte bir şeyler üretiyoruz ve ortaya koyuyoruz. Kısacası sosyal varlıklar olarak öyle ya da böyle birbirimize bağlıyız. Tüm bunları göz önüne aldığımızda etkili iletişimin önemini bir kez daha hatırlıyoruz aslında.


Etkili iletişim kurabilen bireylerle kuramayanlar arasında dağlar kadar fark var desem abartmış olmam diye düşünüyorum. Hatta Harvard Üniversitesi, the Carnegie Foundation and Standford Research Center tarafından yapılan araştırmaya göre, iş hayatındaki başarının %85’i sosyal ve insani becerilere, %15’i ise teknik yeti ve bilgilere dayanıyor. Rakamsal olarak baktığımızda da bunun ne kadar ciddi bir oran olduğunu görmek mümkün.

Tüm bu bilgiler ışığında etkili iletişimin başarılı ve mutlu olmamızda ne kadar önemli bir rol oynadığı konusunda hemfikir olduğumuzu düşünüyorum. Bu doğrultuda daha iyi ve etkili iletişim kurabilmek için öğrenilmesi gerektiğine inandığım tekniklere 7 farklı başlık altında değinmek istiyorum.


1. Beden dilini iyi kullan


Beden dilinden söz ettiğim yazımda iletişimi kabaca rakamsal olarak değerlendirdiğimizde yüz yüze kurulan iletişimde seçtiğimiz ve kullandığımız sözcüklerin %10’luk bir etkiye sahipken ses tonunun %30, beden dilinin ise %60’lık önem taşıdığına değinmiştim. Bu da etkili iletişimde beden dilini hayli önemli kılıyor. Bu sebeple etkili iletişim tekniklerinde ilk olarak beden dilinin etkili kullanımından söz etmek istiyorum. Etkili iletişimde işbirliğine açık, pozitif ve yapıcı bir beden dili kullanmak son derece önemli ve gerekli. Sonuç olarak hiçbirimiz negatif, eleştirel ve işbirliğine kapalı insanlarla çalışmayı hatta sosyalleşmeyi tercih etmeyiz. İş hayatı veya sosyal hayat farketmeksizin, karşınıza çıkan negatif, her şeyi eleştirmeye hazır ve işbirliğine yanaşmayan insanlarla bir arada bulunmaktan, birlikte bir iş ortaya çıkarmaya çalışmaktan hoşlanmadığınızı görürsünüz. Bu kişilerin her ne kadar dostane, samimi bir dil kullansalar da beden dilleri aksini söylediğinde samimi ve inandırıcı olması maalesef pek mümkün değil. Örneğin karşınızdaki kişi yaptığınız bir işi çok başarılı ve güzel bulduğunu söylerken bakışlarıyla, mimikleriyle, kısacası bedeniyle bunun aksini söylüyorsa ne kadar inandırıcı gelebilir ki? Başka bir deyişle gözlerini devirerek yarım ağızla söylenen en pozitif yorumlar bile insanın motivasyonunu yükseltmek bir yana dursun ancak moral bozar.


İyi bir beden dili kullanmanın ilk adımı ise göz teması kurmak. İyi bir göz teması, yüz yüze iletişimde konuştuğumuz kişinin direkt olarak gözlerine bakmamızı gerektiriyor. Bu tabii ki gözümüzü dikip bakmamız gerektiği anlamına gelmiyor. Göz temasına kısa aralar vermek gerekir zira karşımızdaki kişiyi gözetleniyormuş veya tehdit altındaymış gibi hissettirmemek önemli.


Sonraki adım ise ellerimiz, kollarımız, duruşumuz ve mimiklerimizle nötr ve pozitif duygularımızı göstermek. Başka bir deyişle karşımızdaki kişiyle bir konu hakkında konuşurken konuya olan ilgimizi beden hareketlerimizle de mutlaka göstermemiz gerekiyor. Örneğin ben bir arkadaşımla bir konu hakkında konuşurken, onun konuyla ilgili bana anlatmak istediklerini dinlerken öncelikle mimik ve bakışlarımla duruma olan ilgimi ifade etmeye çalışırım. Bunu yaparken ayrıca istemsizce elimi çenemin altına koyarak tüm dikkatimi ona verdiğimi gösterecek şekilde mimiklerimle anlattıklarını desteklerim.

Etkili iletişimde beden dilini kullanırken kaçınmamız gereken en önemli şeylerden biri şok, panik, öfke gibi olumsuz duyguları hareketlerimize yansıtmamak. Bu tip olumsuz duyguları beden diline yansıtmak yapıcı ve etkili iletişime sekte vuracaktır. Pozitif duygular söz konusu olduğunda ise aslında tam tersi diyebilirim. Yani konuyla ilgili pozitif duygularımızı beden dilimizle ifade etmek iletişimin yapıcı ve etkili bir şekilde ilerlemesi ve karşımızdaki kişiyi yüreklendirmek adına son derece önemli. Kısacası yüz yüze iletişimde pozitif duygularımızı ifade ederken yeri geldiğinde duruma mizahi yaklaşmak ve gülmek de son derece etkili olacaktır.


Tüm bunların yanı sıra beden dilimizin konuşulan konuyla doğrudan bağlantılı olması da ayrı bir önem taşıyor. Bu bağlamda kendimizi ifade ederken ellerimizi kullanmak, kollarımızı bağlayıp oturmamak gerekiyor. Tüm bunlara ek olarak az önce de belirttiğim gibi karşımızdaki kişiye ve aramızdaki diyaloga dikkatimizi verdiğimizi ifade etmenin en önemli aşamalarından biri de bedenimizi iletişimde olduğumuz kişiye dönük bir şekilde konumlamak. Böylelikle karşımızdakine “seni dikkatle dinliyorum” mesajını vermiş oluyoruz. Sonuç olarak hiçbirimiz bize değil başka tarafa yönelmiş, başka konularla ilgileniyormuş gibi hissettiren birine bir şeyler anlatmaya çalışmaktan hoşlanmayız ve ister istemez dinlenmediğimizi hissederiz diye düşünüyorum.


Son olarak gerekli durumlarda, aradaki ilişkinin yakınlığına bağlı olarak, el sıkışma, ‘beşlik çakma’, hatta sarılma gibi fiziksel temaslarla da iletişimi desteklemek gerekiyor. Zira saygılı, iki tarafında hoşuna giden fiziksel kontakların bireylerde oksitosin salgılanmasına ve güven hissinin oluşmasına fayda sağladığı bilimsel bir gerçek.


Beden dilinizi kullanırken bahsettiğim noktalara dikkat ederseniz kendinizi ifade ederken daha etkili bir iletişim kurduğunuzu göreceksiniz.


2. Önceliğin anlaşılmak değil anlamak olsun


İletişimde kendimizi ifade edebilmek ve anlaşılabilmek tabii ki çok önemli. Ancak etkili iletişim kurabilmek için önce karşımızdaki kişiyi anlamaya sonra anlaşılmaya odaklanmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Önceliği kendi ihtiyaçlarımıza vermek son derece insani bir durum. Dolayısıyla çoğumuz karşımızdaki kişi konuşurken vereceğimiz cevaba, kendimizi ifade etmeye, kısacası anlaşılmaya odaklanıyoruz. Halbuki bu kendimize odaklı bakış açımızı değiştirip önceliği karşımızdaki kişiyi anlamaya vermeyi başarabildiğimiz takdirde daha güçlü ve etkili etkili iletişim kuracağımızdan eminim. Bunu yapabilmek için de iletişim kurarken, vereceğimiz cevaba odaklanmadan önce, bir durup kendimize karşımızdaki kişinin bize gerçekten ne söylemeye çalıştığını sormamız gerekiyor. Karşımızdaki kişinin anlatmak istediğini anlamaya odaklanmak onun ihtiyaçlarını anlamamıza yardımcı olacaktır. Karşımızdakinin ihtiyaçlarını, verdiği mesajları anladığımız ve bu doğrultuda iletişim kurduğumuz noktada güven duygusu oluşacaktır. Unutmamak gerekir ki etkili iletişimin temelinde yatan en önemli unsurlardan biri de karşılıklı güven.


Bununla birlikte önceliği anlaşılmaktan ziyade karşımızdakini anlamaya verdiğimiz takdirde karşımızdaki kişiye önemsediğimiz mesajını vermiş olur, karşımızdaki kişinin de bizimle işbirliğine açık olmasını sağlamış oluruz.


Kısacası, bire bir iletişimde önceliğimiz karşımızdaki kişiyi, ihtiyaçlarını anlamaya verdiğimiz noktada arada bir güven ilişkisi inşa etmiş ve iletişime açık olduğumuzun altını çizmiş oluyoruz. Böylelikle etkili iletişim kurmada önemli bir adım atmış olacağımız için hem kendimiz iyi hissetmiş oluyoruz hem de karşımızdaki kişiye iyi ve güvende hissettirmiş oluyoruz.


3. Ucu açık sorular sormayı unutma


Bire bir iletişimde ucu açık, yalnızca evet veya hayırla yanıtlanamayacak sorular sormak son derece etkili bir tekniktir. Bu tip sorularla karşımızdaki kişiyi, kendini ifade ederken söylemekten kaçındığı, gereksiz algılanmasından çekindiği detayları ortaya koymaya teşvik edeceği gibi konuya olan ilgimizi ifade etmemiz açısından son derece değerli. Sonuç olarak karşımızdakinin bize güven duymasını sağlamanın en önemli yollarından biri de kendisinin anlattıklarına, verdiği mesajlara, fikirlerine olan ilgimizi ifade etmekten geçiyor. Açık uçlu, ilgimizi belirten sorular sorarak karşımızdaki kişiye onu yargılamayacağımızı ve bizimle daha fazla şey paylaşabileceği mesajını vermiş oluyoruz. Özellikle de karşımızdaki kişinin çekingen olması veya konu özelinde paylaşma konusunda kararsız kaldığı noktaları ifade etmesini sağlamak adına bu tip sorular sormanın çok etkili olduğu görüşündeyim. Örneğin iş arkadaşımızın bir sorunla ilgili sıkıntılarını paylaşması durumunda direkt olarak işi devralıp ona yardımcı olmadan önce konuyla ilgili olası çözüm önerilerini paylaşması için yüreklendirmek adına bu tarz sorular sormanın faydalı olacağını ve sonraki benzer durumlarda da daha rahat iletişim kurmasını sağlayacağını düşünüyorum.


Bununla birlikte birebir iletişimde açık uçlu sorular sorarak konuya ilgimizi ifade etmenin, aramızdaki güven ilişkisini pekiştireceğini de es geçmemek gerek.


4. Açık ve dürüst ol


Bu maddeye aslına bakarsanız bir teknik değil temelde benimsenmesi gereken bir davranış biçimi ve bakış açısı. Dürüstlük ve açıklığın iletişim ve insan ilişkileri açısından vazgeçilmez olduğu konusunda hemfikir olduğumuzu düşünüyorum. Sonuç olarak hiç birimiz güvenilmez ve dürüst olmadığını düşündüğümüz insanlara güvenemeyiz. Dolayısıyla iletişim ve insan ilişkilerinde en önemli unsur dürüstlük demek doğru olacaktır.


Dürüst olmak yalnızca özel ilişkilerde değil iş ilişkilerinde de hayati bir önem taşıyor. Zira güvenmediğiniz biriyle ortak bir iş çıkarmak ve bu işin başarılı olmasını sağlamak bence pek mümkün değil.


Dürüst ve açık olmak demişken, karşımızdaki kişilerin olası yalanları, şüpheli davranışları analiz edebilme yetilerini de hafife almamak son derece önemli. Başka bir deyişle karşımızdaki kişinin bizi ne kadar tanıdığı, dürüstlüğümüzü nasıl analiz ettiği konusunda varsayımlarda bulunmamak gerekiyor. Unutmamak gerekir ki yalanların olmadık zamanlarda ortaya çıkmak gibi bir adeti vardır. Güvene dayalı inşa edilmiş bir ilişkide sonradan ortaya çıkan yalanlar veya saklanmış bilgiler aradaki ilişkiye ve iletişime geri dönüşü olmayan zararlar verebilir. Zira sonradan kırılan güveni tamir etmenin en başından güvene dayalı bir ilişki kurmaya kıyasla çok daha zor olduğu kanaatindeyim. Kısacası uzun vadede güvene dayalı sağlam ilişkiler kurmak adına gerçek anlamda dürüst ve açık bir iletişim kurmalıyız. Ancak dürüst ve açık olacağız diye de saldırgan veya kırıcı olmamaya da özen göstermemiz gerektiğini de unutmamalıyız. Dolayısıyla burada doğru üslubu kullanmak, neyi nası söylediğimize dikkat etmek de son derece mühim.


5. Görüşlerini belli çerçevelerde paylaş


Başka insanlarla çalışırken, iletişim kurarken birçok konuda farklı görüşlere sahip olmamız son derece doğaldır. İletişimde önceliğimizi karşımızdaki kişiyi anlamaya, ucu açık sorularla iletişimi geliştirmeye verdiğimiz takdirde, karşı tarafı anlama, görüşlerini analiz etme konusunda büyük bir aşama kaydetmiş oluruz. Dolayısıyla konuyla ilgili görüşlerimizi paylaşırken de onların anlayabileceği, akıllarına yatabilecek şekilde belli bir çerçevede sunma şansımız olacaktır. Bu kesinlikle karşımızdaki kişiye göre görüşlerimizi değiştirmemiz veya onlara duymak istediklerini söylememiz gerektiği anlamına gelmiyor. Bu zaten karakterimize zarar vermekle kalmayıp bizi yoracak, yanlış bir tutum olur. Burada önemli olan yine ne söylediğimize değil nasıl söylediğimize odaklanmak aslında. Yani yine konuyla ilgili gerçek görüşlerimizi dile getireceğiz ancak karşı tarafın bakış açısını doğru bir şekilde analiz ettikten sonra onun gerçekten anlayacağı şekilde kendimizi ifade edeceğiz. Örneğin bir iş arkadaşınıza önerilerinin tamamen yanlış ve uygulanamaz olduğunu söylemek yerine, bu önerileri yaparken ne düşündüğünü, çıkış noktasını anladığınızı ifade edip, kendi tecrübelerinizden yola çıkarak fikirlerinizi ortaya koymak karşınızdaki kişinin amacınızın onun fikirlerine saldırmak değil gerçek anlamda katkıda bulunmak olduğunu anlamasını sağlayacaktır. Başka bir deyişle bu şekilde eleştirel değil yapıcı bir yaklaşım sergilemiş olursunuz.


Kısacası karşımızdaki kişinin bakış açısını ve mesajını doğru bir şekilde analiz ettikten sonra onun bakış açısına uygun şekilde fikirlerimizi ifade etmek açık ve dürüst bir iletişimde son derece etkili bir yöntem.


6. Anlayacakları dilden konuş


En önemli iletişim tekniklerinden biri de karşımızdaki kişiyle aynı dili konuşmak diye düşünüyorum. Bazen iletişim kurarken, karşımızdaki kişinin bilgi, tecrübe seviyesini göz ardı ederek istemsiz olarak anlamayacağı veya karmaşık bir dilde konuşma hatasına düşebiliyoruz. Sonuç olarak insanlar, kendi bilgi birikimleri, tecrübeleri, eğitim seviyeleri ve yetiştikleri kültüre dayalı olarak konuşurlar ve kendilerine iletilen mesajları da yine bu faktörlere bağlı olarak algılarlar. Örneğin farklı meslekten iki insan konuşurken taraflardan biri teknik terimleri ağırlıklı olarak kullanmaya başladığında bu karşı taraf için karmaşık ve anlaşılmaz bir hal alabilir. Dolayısıyla böyle bir durumda, özellikle karşımızdaki kişinin konuyla ilgili bilgi birikimi olmadığı durumlarda, günlük ve herkesin anlayacağı bir dil kullanmak, mümkünse karşımızdaki kişinin alanından örneklendirmeler yaparak anlatmak çok daha etkili bir iletişim kurmamızı sağlayacaktır. Sonuç olarak her birimiz iş hayatında veya sosyal yaşantımızda farklı alanlarda uzmanlaşmış, farklı meslek gruplarından birçok insanla iletişim kuruyoruz. Dolayısıyla aynı dili konuşabiliyor olmak sağlıklı bir iletişim kurabilmek açısından son derece önemli. Kendi hayatımda bunun örneğini sıkça yaşadım. Sosyoloji bölümü mezunu bir iletişimciyim ve farklı meslek gruplarından birçok arkadaşım var. Örneğin en yakın arkadaşım yazılımcı. Benim teknik olarak hiç hakim olmadığım bir alan. Ancak bu onun işte yaşadığı sıkıntıları veya başarılarını benimle paylaşamayacağı anlamına gelmiyor. Daha gündelik örneklerle durumu açıkladığında ben de onu çok daha iyi bir şekilde anlayıp kendi bakış açımdan yorum yapabiliyorum. Keza onun da benim mesleki ve ilgi alanlarımla ilgili hakim olmadığı detaylardan söz ederken ben de onun konuyla ilgili bilgi ve tecrübesi olmadığını göz önünde bulundurarak bu doğrultuda örneklerle kendimi ifade etmeye özen gösteriyorum. Aslına bakarsanız “beni nasıl olsa anlamaz” demek yerine, karşımızdakinin anlayacağı dilden konuşmak son derece önemli. Zira karşımızdaki kişiyle ortak bir dil konuşmak anlaşılmanın anahtarı diye düşünüyorum.


Toparlamak gerekirse en başında da dediğim gibi insanlar sosyal varlıklardır ve birçok anlamda birbirlerine bağlıdır. Dolayısıyla sürekli olarak hayatın her alanında birbirimizle iletişim halindeyiz. Bu iletişimi en etkili şekilde kurmak için de belli başlı noktalara dikkat etmemiz ve benimsememiz gerektiğini düşünüyorum. Beden dilimizi etkili ve iyi kullandığımız, önceliği karşımızdakini anlamaya verdiğimiz, açık ve dürüst olduğumuz, fikirlerimizi karşımızdakinin bakış açısına uygun şekilde ifade ettiğimiz ve aynı dili konuştuğumuz sürece uzun vadede sağlıklı iletişim ve iyi ilişkiler kurabileceğimizi düşünüyorum. Sizin de bu konuyla ilgili önerileriniz varsa yorumlarda benimle paylaşabilirseniz çok mutlu olurum.

Comments


bottom of page