Yazının devamında “PR’cı” olarak bahsedeceğim, oradan oraya koşturan halkla ilişkiler uzmanı arkadaşımızın bir günü nasıl geçer diye merak edenleriniz varsa diye kısaca bir anlatmak isterim. Ama baştan söyleyeyim burada anlatacaklarım, yaşananların bir özeti gibi olacak. Ne derler bilirsiniz “Anlatılmaz yaşanır.”
Öncelikle pr’cının gününün bittiği saat pek belli olmaz ama erken başlaması gerektiği kesindir.
Yani öyle sandığınız gibi geceleri partiden partiye sekip öğlenlere kadar uyuduğu bir hayatı yoktur. Hatta bu meslek uykuya çok düşkün olanlara değil, az uykuyla yaşayabilen, koşturmacayı seven, akıllı telefonunu adeta bir uzvu gibi gören ve yaratıcı insanlar için biçilmiş kaftandır.
Sabah çarpıntısı
Pr’cımız, genellikle sabahları bir kalp çarpıntısıyla uyanır ve yüzünü bile yıkamadan telefonuna bakar. Bu çarpıntı haberlerinin çıkmasını beklediği bir işin heyecanı da olabilir, olası bir krizin paniği de. Bu hiç belli olmaz.
Uyandığında cevapsız araması olmasa bile mesaj bildirimleri çoktan en az iki haneli bir sayıya ulaşmıştır. Daha ofise gitmeden başlar yani gün. Önce e-postalar taranır, hem müşteriden gelen “çok acil” konulu bir e-posta var mı diye hem de şu geçen gün gönderdiği basın bülteni bir yerlerde haber olmuş mu diye medya takip ajansından gelen özet kontrol edilir. Yansıma alınmışsa harika, bunların en “acil”inden hem müşterinin de olduğu mesaj gruplarına, hem de eposta ile müşteriye göndermesi gerekir.
Rutin mi? O da ne?
Her işte olduğu gibi pr’cının da rutin yapması gereken işler vardır elbette ancak bir pr’cının günlük işleri çok geniş bir yelpazeye sahiptir. Bu değişkenlikle doğru orantılı olarak pr’cı arkadaşımızın e-posta kutusu da son derece renklidir. Konu başlıklarına göz atıldığında “tren kiralama”dan “müzik yarışması jüri seçimi”ne, “goril kostümü”nden “erişim raporu”na bir çok farklı başlık göze çarpar. Anlayacağınız üzere dışarıdan bakıldığında bir pr’cının e-posta kutusu da gündemi kadar değişkendir. Pr’cının da bu değişkenliğe son derece hızlı adapte olabilmesi, kısacası aynı anda birbirine taban tabana zıt konularla ilgilenebilmesi gerekir. Gündemindeki bu renklilik gün içerisinde iletişimde olduğu insan çeşitliliğini de beraberinde getirir. Yani sabah müşterisine sunum yapan pr’cı, öğleden sonra Eminönü’nde deliler gibi plastik buz arıyor olabilir. Bu onun için son derece normaldir. Pr’cı gün içerisinde hep yazar. E-posta yazar, mesaj yazar, basın bülteni yazar, konuşma metni yazar. Kısacası yazar da yazar.
Güncellik çok önemli
Pr’cı yalnızca kendi ajansının ve müşterisinin yaptığı işleri ve etkinlikleri değil, ülke gündemini, gerçekleşen ve gerçekleşecek tüm etkinlikleri ve projeleri yakından takip etmek durumundadır. Pr’cı gün içerisinde bir yandan tüm işlerini hallederken bir yandan da sosyal medyayı yakından takip eder. Yani onu sosyal medya mecralarında sürekli çevirimiçi görmenizin sebeplerinden biri de budur. Özellikle de bizim ülkemizde gündem her an değişebildiği için gündemin gerisinde kalmamalıdır. Yani pr’cı hep güncel olmalıdır.
Ofis saatleri bitti diye gün bitti mi sandınız?
Yoğun bir ofis gününün sona ermesi, pr’cının gününün bittiği anlamına gelmez. Kendi müşterisinin ya da ajansının bir etkinliği olmasa bile katılması gereken bir davet ya da açılış mutlaka vardır. Bu etkinlikler aynı zamanda pr’cının hem profesyonel hem sosyal ilişkilerini geliştirdiği alanlar olduğu gibi çoğu zaman ilham kaynağıdır.
İlham her yerde
Pr’cı, cuma gecesi arkadaşlarıyla yemekte yada en sevdiği grubun konserindeyken bile küçük bir şeyden aldığı ilhamla aklına gelen fikri akıllı telefonuna not eder. Etmelidir de. Çünkü başarılı bir pr’cının algıları her zaman açık olmalıdır. Kısacası pr’cının bir günü çok hareketli, renkli, eğlenceli olduğu kadar zorlu, stresli hatta yer yer yıpratıcıdır. Ama şunu söyleyebilirim ki başarılı olmuş ve ses getirmiş bir projenin ya da bir şey yaratmanın yarattığı haz da paha biçilemez.
Comments