Kullandığımız Üslup Kim Olduğumuzu Söyler
top of page

Kullandığımız Üslup Kim Olduğumuzu Söyler



İnsan ilişkilerinin temelini iletişim oluşturur. Ve her insan ne işle uğraşırsa uğraşsın, nerede yaşarsa yaşasın, kendi duygu ve düşüncelerini ifade edebilmeye ihtiyaç duyar. Dolayısıyla her insanın kendini ifade etmek üzere iletişim becerilerine sahip olması gerekir. Tabii ki herkes iletişim konusunda uzman olamayabilir ancak birçok beceri gibi iletişim becerileri de geliştirilebilir.


Hepimizin temel ihtiyaçlarının ilk sıralarında gelen iletişimin en önemli öğelerinden biri de üslup olsa gerek. Üslubu kısaca tanımlamak gerekirse bir duygunun, düşüncenin kişisel anlatım biçimi, sözcüklerin seçimi ve kullanımı gibi dil ve anlatım özelliklerinin bütünüdür. Kısacası her insanın üslubu kendini ifade tarzıdır diyebilirim.


Üslup iletişimin en önemli öğelerinden birinin olması yanı sıra karşımızdaki kişide bıraktığımız izlenimde de son derece önemli bir rol oynar. Başka bir deyişle kullandığımız üslup, yani konuşma tarzımız bizi tanıtan en önemli özelliklerden biridir.


Ne söylediğin kadar nasıl söylediğin önemli


Daha önceki yazılarımda da vurguladığım gibi iletişimde ne söylediğimizden çok daha önemli olan nasıl söylediğimiz. Günün sonunda mesajın temeli aynı olsa da karşımızdaki kişinin bu mesajla ilgili algısı, kişinin kendi tecrübeleri ve bakış açısının yanı sıra, nasıl söylediğimize göre oluşuyor. Dolayısıyla sağlıklı iletişim kurabilmek için karşılıklı olarak saygılı ve hoşgörülü bir üslubu benimsemekte fayda var. Bununla birlikte unutmamak gerekir ki sadece iş yaşamında değil, hayatın her alanında iyi ve sağlıklı ilişkiler kurmaya ve sürdürmeye ihtiyacımız var. Bunun için de yukarıda da belirttiğim gibi neyi nasıl söylediğimize son derece dikkat etmemiz gerekir.


İletişim kazalarının çoğu tarafların birbirini gerçek anlamda dinlememesinin yanı sıra olumsuz, hatalı, saygısız veya kötü üsluptan kaynaklanıyor. Bu yüzdendir ki birçok anlaşmazlık durumunda “ben aslında böyle söylemek istememiştim”, “ben aslında şunu demek istemiştim” gibi yakınmalara sıklıkla şahit oluruz. Bu iletişim kazaları büyüyerek tartışmalara ve kavgalara sebebiyet verir. Oysa ki en hararetli tartışmalarda bile doğru üsluptan vazgeçmemek tartışmanın kavgaya dönüşmesinin de büyük ölçüde önüne geçecektir.


Aslına bakarsanız bazı durumlarda dinleme eksikliğine sebeplerden biri de kötü üslup olabiliyor. Sonuç olarak kimse kendisiyle kötü, olumsuz veya saygısız bir üslupla konuşan birini tüm dikkatini vererek dinleyemez, dinlemek de istemez.


Üslup yazılı iletişimde de yüz yüze iletişimde olduğu kadar, hatta belki daha fazla, önem taşıyor. Yazılı iletişimde karşımızdaki kişinin ses tonu, mimikleri gibi bir çok belirleyici özelliği gözlemleme şansımız olmadığı için tüm mesajı yazılı olarak kullanılan ifadelerden anlamaya çalışıyoruz. Dolayısıyla yazılı iletişimde üsluba çok daha fazla dikkat etmek gerektiğinin de altını çizmek isterim. Özellikle de iş yazışmalarında yanlış üslup kullanımı sebebiyle bir çok iletişim kazasının gerçekleştiğine şahit oluyoruz.


Yanlış üslup hayatın her yerinde


Maalesef hem iş hayatında hem sosyal hayatta sıklıkla kötü üslup kullanımına şahit oluyoruz. Özellikle de iş hayatında bu son derece rahatsız edici bir hal alabiliyor. Hele de üslup bozukluğu direkt olarak birlikte çalıştığınız insanlar veya sıklıkla iletişim halinde olduğunuz müşterilerinizde karşılaştığınız bir durum olduğunda çalışma hayatınız çekilmez hale bile gelebiliyor. Üslupla ilgili gözlemlediğim en büyük sıkıntılardan biri insanların samimiyetle laubaliliği karıştırarak üsluplarına hiç dikkat etmemesi sanırım. İki insanın samimi olması onlara birbirlerine saygısız bir üslupla konuşma hakkını verirmiş, neyi nasıl söylediklerinin hiçbir önemi yokmuş gibi bir yanılgıya düşmek etkili iletişimin ve sağlıklı ilişkilerin önündeki en büyük engellerden biri. Çoğumuz incir çekirdeğini doldurmayan sebeplere dayanan birçok tartışmaya şahit olmuşuzdur. Bu tartışmaların çoğunun üslup sorunundan yani bir anlamda saygı eksikliğinden kaynaklandığını düşünüyorum.

Özellikle iş hayatında düşülen yanılgılardan biri de, hiyerarşi doğrultusunda üstlerin astlarıyla iletişim kurarken üsluplarına dikkat etme zorunluluğu yokmuş gibi davranmaları diyebilirim. Sanki bir insan şirkette bir diğerinden alt kademede çalıştığında saygıyı hak etmiyormuş gibi. Oysa ki az önce de dediğim gibi tüm iletişimlerde saygı, doğru üslup ve tabii ki karşı tarafı dinlemek en çok dikkat edilmesi gereken konular. En çok da üstlerin astlarına, çoğu zaman güç göstergesi olarak veya başka bir deyişle yumuşak yüzlü görünmeme kaygısıyla, sıklıkla eleştirel bir üslup kullanmayı tercih ettiklerini üzülerek gözlemliyorum. Sanki karşılarındaki kişiyi sürekli olarak eleştirirlerse onların üzerindeki kontrolleri artacakmış gibi bir yanılgıya düştüklerini düşünüyorum.


Eleştirel bir üslup kullanmamak, gerekli durumlarda yapıcı eleştiride bulunmaktan kaçınmak anlamına gelmemeli elbette. “10 Adımda Yapıcı Eleştiri” yazımda da belirttiğim gibi doğru ve yapıcı bir üslupla, karşımızdaki kişiye bir hatasını, eksikliğini veya olumsuz bir özelliğini, ona kendini değersiz, kötü hissettirmeden, kişiliğine saldırıda bulunmadan söylemek mümkün.

İletişimde sıklıkla düşülen üslup hatalarından biri de emir kipinin hakim olduğu bir üslup benimsenmesi sanırım. Eğri oturup doğru konuşalım. Aramızda kendisiyle emir kipi kullanılarak konuşulmasından hoşlanan, bundan motive olan var mı gerçekten? Ben açıkçası kimsenin kendisiyle emir kipi kullanılarak konuşulmasından hoşlanacağına inanmıyorum. Birinden bir şey isterken, bu kişi astınız da olsa, hizmet aldığınız bir kişi de olsa emir kipi yerine ricanın, kibarlığın ve saygının ön planda olduğu bir üslup tercih edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Üstelik böyle bir üslubun çoğu zaman karşımızdaki kişide de çok daha olumlu bir etki bırakarak, kendini değersiz hissetmeyerek bir karşılık vereceği kanaatindeyim. Bununla birlikte kimsenin kimseye emir verme hakkı zaten olmamalı. Sonuç olarak askeriyede yaşamıyoruz değil mi?


Kullanılan üslubu etkileyen birçok faktör var


Üslubun öncelikli olarak ailede sonrasında ise okul hayatında alınan eğitimle geliştirildiğini düşünüyorum. Özellikle de küçük yaşlarda, aile içerisinde kullanılan üslup çocukların iletişim becerilerinde çok etkili oluyor. Örneğin birbirlerine ve çocuklarına karşı olumsuz, küçük düşürücü veya emir kipinin hakim olduğu bir üslup kullanan ebeveynler tarafından yetiştirilen bir bireyin normal olarak algıladığı üslup maalesef bu şekilde olacaktır. Bununla eğitimcilerin kullandığı üslup da çocukların iletişim becerilerinin gelişiminde çok büyük bir rol oynuyor. Sıklıkla eleştirel, olumsuz ve sert bir üslupla iletişim kuran bir eğitimcinin, öğrencilerinin iletişim becerilerine olumlu katkıda bulunması beklenemez.


Ailede ve okulda alınan eğitime ek olarak ana akım medyada sunulan içeriklerin de üsluba etkisinin büyüklüğü yadsınamaz. Özellikle de şiddet ve mafya çatışmalarının odak noktası olduğu dizilerde kullanılan üslubun en çok da gençlerin üzerinde olumsuz etkisi olduğunu düşünüyorum. Dikkat ederseniz, gençlerin konuşmalarına kulak verirseniz ne demek istediğimi çok daha net görürsünüz. Bu tarz diziler üretilmeye başladığından beri gençlerin bazı kesimlerinde özellikle de kabadayılığa özenme oranı çokça arttığı kanaatindeyim. Bununla birlikte ana konusu gönül ilişkileri olan dizilerde de ele alınan üslubun aynı şekilde izleyenleri, özellikle de genç kesimi olumsuz etkilediğini gözlemliyorum. Maalesef etrafta ya birbirine kabadayı gibi konuşan insanlar ya da karşı cinsle son derece küçümseyici bir üslubu benimsemiş insanlar görüyoruz.


Tatlı dil yılanı deliğinden nasıl çıkarırsa, negatif bir üslup da insanları aynı hızda bizden uzaklaştırır. Ancak bu tabii ki rol yapmak, karşımızdakine şirinlik yapmaya çalışmak anlamına da gelmiyor. Demek istediğim saygı çerçevesinde, eleştirel olmayan, emir kipinden kaçındığımız ve kibar bir üslup benimsemek. Kısacası yapmamız gereken düşündüğümüzü, anlatmak istediğimizi ifade ederken özenli olmak. Zira dobra ve açık olmakla patavatsız olmak arasındaki çizgi son derece ince. Evet iletişimde her zaman açık ve net olmalıyız ancak bunu yaparken düşüncelerimizi doğru bir üslupla dile getirmeye özen göstermeliyiz.

Sonuç olarak üslubun karakterimiz hakkında çok şey söylediğini, iletişimin en önemli unsurlarından biri olduğunu ve doğru bir üslupla bir çok iletişim kazasının ve krizin önüne geçmiş olacağımızı unutmamak gerekiyor. Unutmamak gerekir ki doğru üslup, mutlu ve başarılı olmak, sağlıklı ilişkiler kurmak, sürdürmek isteyen herkesin sahip olması gereken bir beceridir.

bottom of page